MEDYA VE GAZETECILIK DÖNÜŞÜYOR, AMA NASIL?

İnsanlık tarihi; birçok başka olgu ve dinamiğin yanı sıra

medya ve iletişim teknolojileri

açısından da tasnif edilebilmektedir. Örneğin bu kapsamda

yaklaşık 1850’lerden 1990’lara

kadar uzanan zaman diliminde görsel-işitsel çağ diyebileceğimiz bir iletişim ve medya

ortamı karşımıza çıkmaktadır

ki, bunun karşılığı radyo, televizyon ve sinema ile şekillenen

bir geleneksel medya dönemidir. 1990’lar günümüze kadar

geçen süre ise bu perspektiften

internet çağına karşılık gelmektedir. Öte yandan 2000 yılı

sonrası dönem, sosyal medya

ve sosyal ağ siteleri üzerinden

ayrı bir başlık altında ele alınmayı kaçınılmaz kılmaktadır.

Bu bağlamda 20. yüzyılın son

on yılında internetin kitleselleşmesiyle birlikte yeni bir

medya ve iletişim ortamı kapılarını hızla aralamaya başlamıştır. İletişim ve medya tarihi

açısından yeni gelişmelerin ve

eklemelerin daha eski dönemlerle kıyaslandığında on yıllar

içinde hayatımıza dahil olmasıyla birlikte internet de kendi

içinde yeni açılımlar yaşamış ve

iletişim literatüründe web 1.0,

web 2.0, web 3.0 ve şimdilerde

web 4.0 diye kavramsallaştırılan yeni dönemleri gündeme

getirmiştir. Bu dönemlerin her

biri internetin kullanıcı etkileşimleri ve kullanıcılara sunduğu imkânlar ve özellikler bağlamında karakterize olmaktadır.

Öyle ki bunlardan ilkinde kullanıcı sadece bir okuyucu olup tek

yönlü bir etkileşime sahipken,

ikincisinde çoklu ya da yüksek düzeyde etkileşim ve içerik üretebilme imkânı sahiptir;

üçüncüsünde ise web, anlamsal

olarak kullanıcıların çevrimiçi

davranışlarından hareketle çıkarımlarda bulunarak kişiselleştirilmiş ve veri odaklı bir ağ

ortamını devreye sokmaktadır.

Özellikle 21. yüzyılın başlarından itibaren birbirinin ardı

sıra sosyal ağ sitelerinin hayatımıza girmesiyle; toplumsal

hayatın tüm yönlerini ve insan ilişkilerini şekillendiren

bir döneme girilmiştir. New

York Üniversitesi öğretim üyesi

Clay Shirky’nin “Here Comes

Everybody” isimli çalışmasında belirttiği “İletişim şeklimizi

değiştirdiğimizde, toplumu

değiştiririz” tespiti, genelde iletişim ve medya tarihindeki özelde ise internet ve sosyal ağlarla

birlikte yaşanan geniş kapsamlı

değişim ve dönüşüm sürecini

çarpıcı biçimde beş kelimeye

sığdırmaktadır.

Yeni medya ve dijital iletişim

ekosistemi olarak genelleştirebileceğimiz, içinde bulunduğumuz bu dönemde iletişim, medya ve gazetecilik alanı da önemli

ölçüde etkilenmiştir ve etkilenmeye devam etmektedir. Bu

dönüşüm; yeni iş modellerini,

alternatif yayıncılık faaliyetlerini, yeni gelir kaynaklarını, iş

yapma biçimlerini ve yeni iletişim-gazetecilik pratiklerini beraberinde getirmiştir. Örneğin

“etkileşimli gazetecilik”, “katılımcı gazetecilik”, “yurttaş gazeteciliği”, “algoritmik gazetecilik”, “robot gazetecilik”, “veri

gazeteciliği” ya da “girişimci

gazetecilik” gibi adlarla anılan,

birbirlerinin arasında farklılıklar bulunmakla birlikte temelde

iletişim teknolojilerinin imkân

ve potansiyellerine dayalı farklı

gazetecilik pratikleri gündeme

gelmiş ve belirli alanlarda işlerlik kazanmaya başlamıştır.

Bu tür yeni nesil gazetecilik

pratikleri ve girişimleri, ana

akım medyanın dışında YouTube’daki habercilik odaklı kanallar ya da sokak röportajları

örneğindeki gibi alternatif bir

medya faaliyetine dönüşebildiği gibi katılımcı gazetecilik ya

da yurttaş gazeteciliği örneklerinde görüldüğü üzere kitle

iletişim kurumlarını ve profesyonel gazetecilik süreçlerini

destekleyen bir formda da işleyebilmektedir. Ya da çevrimiçi

olarak çok fazla sayıda belgeyi ve büyük veriyi barındıran

kayda değer bir haber olayını,

veri gazeteciliği pratikleri üzerinden haberleştirebilmek de

yeni nesil iletişim ve gazetecilik becerileri olarak önem kazanmaktadır.

Bununla bağlantılı olarak bir

diğer boyut da Google gibi teknoloji şirketlerinin medyanın

ürettiği içeriği kullanmasının

bir karşılığı olarak telif ücreti

ödemeyi kabul etmesi, kitlesel

fonlama (crowdfunding) gibi

kullanıcı ve okurların küçük

miktarlarda maddi katkılarıyla

karakterize olan ödeme duvarları sistemlerinin kullanılması

gibi yeni iş modelleri ve gelir

kaynakları, yeni medya ve

dijital iletişim ekosisteminin

getirdiği bir başka potansiyel

ve imkân alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür yeni

nesil fon ve gelir kaynakları,

bağımsız gazetecilik olgusunu

da besleyen veya destekleyen

önemli bir dinamik olarak işlev

görebilir. Örneğin Google ve Google Ads üzerinden yerel medya için yeni bir gelir kaynağı

söz konusu olabilmektedir ve

bunun uygulandığı örnekler

Türkiye’de de yerel medya bağlamında bulunmaktadır.

Sözün özü; iletişim teknolojileri ve medya değiştikçe

toplum değişiyor, gazetecilik

pratikleri, iletişim biçimleri,

kuşakların davranış örüntüleri değişiyor, medya kullanım

alışkanları ve haber alma alışkanlıkları değişiyor. Bir kurum

olarak medya ve bir meslek

olarak gazetecilik anlamında

olayları, olguları ve kendini sözlü, yazılı ve görsel olarak “ifade

edebilmek”, hâlen işin özünü

oluşturmakla birlikte yeni medya ve dijital iletişim ekosisteminin getirdiği ve hatta dayattığı

dönüşümleri de takip etmek ve

bunlara göre uyarlanmak da

son derece önemli. Yeni medya

ve dijital iletişim ekosistemi;

medya, gazetecilik ve habercilik

pratikleri bağlamında da yenil

nesil becerileri her geçen gün

daha fazla kaçınılmaz kılıyor…