Fakiri, siz hiç köşe başında oturmuş, "Akşam eve ekmek götüremeyeceğim." diye ağlarken bulabilir misiniz? Acaba bu durumunu herkese açık edecek kadar halini arz eder mi?
Herkesi başına toplayıp sefil hayatı hakkında dramın hikayesini sil baştan tekrar yazmayı düşünür mü? Avazı çıktığı kadar, geniş kitlelerin de sesini duyması için etkili bir performans sergiler mi dersiniz?
Her gözünde yaş olanın haklı ve mağdur olduğu konusunda kesin bir kanıya varabilir miyiz?
Peki, acısını içinde yaşayıp, tüm yaşlarını içine akıtıp çevresine olumsuz etki yaratmamak için harcadığı emeğin yükünü kim kabul edecek? Yalanı çok olanın bitmeyen cilt cilt roman arşivleri vardır.
Kime, hangisini daha donanımlı bulduğunu öğrenir, damardan enjekte eder, ardından bir torba serum takma işini yaptın mı, vücudunun tüm organlarını ziyaret etmemesi imkansızdır.
Mağduriyeti kendine anadal yapmış, mastırlı lisans diploması ile toplumun içinde deyim yerindeyse cirit atar, girip çıkmadığı dekanlık kalmaz.
Medeniyetin kendine hakaret ettirdiği, varlık karını hiçbir çekince yaşamadan sürdüren canlı grubuna tıp alanında bir teşhis konulamadı. Kadavra derslerine devam ediyorlar. Acaba bilimin ışığında bir buluşa daha vaka kazandırmak için gece gündüz demeden çalışıyorlar mı?
Sizce bilimin aydınlık çağı bu canlılar hakkında hangi tedavi şeklini uygulamalı ki toplumun içine virüs gibi önlenemeyen bir bulaş sorunu yaşatmasın?
Bazen insanın söylemek istemediği, inkâr yolunu tercih etmiş gibi görünse de, bu hastalığın tanısı konulamadığından henüz tedavi süreci başlatılamamıştır.
Tüm vatandaşlarımızın bu korkunç vakadan korunmak için para ilişkisi içeren tüm eylemlerden uzak durması gerekir.
Onların sınır tanımaz ikna ve inkâr kabiliyetleri, ağlamasını bilmeyenlerin rızkını kemirgen canlıların işini elinden alıp, zaman aşımı ve kural ihlali demeksizin kemirgenliğe devam ediyor.
Bilirsiniz, karıncalar halk tarafından büyük takdir toplar ama onlar da yaz boyunca bıkmadan, yorulmadan yuvalarına erzak taşımak için canlarını dişlerine takarlar, yiyemeyecekleri kadar erzak yığını yaparlar.
Şimdi siz karıncaları takdir mi edeceksiniz, yoksa "Vah vah, yazık oldu." mu diye hayıflanacaksınız? İhtiyacının fazlasını taşımasının ona ne gibi yararı olacaktır?
Tüm sezonu es vermeden geçirdiği için yiyeceklerini tüketme enerjisini bulabilecek mi? Analizini sizin engin ufkunuza bırakıyorum.
Bugün köşe başındaki müdavim, yerine oturup avuç açarak geleceğin iş adamları sınıfına katılabilecek mi, yoksa pırpır olmuş kıyafetleriyle ömrünün son demini böyle mi sonlandıracak?
Peki, haksızlığı hak kazanmış gruba nasıl bir öneri sunulacak? Kaybettiği veya hiç nasip olmamış ahlak yoksunu fıtratı içinde bulunanlar, bunların her akıttığı gözyaşı inci tanesi olacak mı, yoksa kaldırım taşı olarak layık olduğu köşede dört köşe mi olacak? Açıkçası, tüm heyecanımla karşı kaldırımda bekliyor olacağım.
Zaferlerin kutlanmak gibi bir geleneği vardır. Katılmazsak, görmezden gelip sırt çevirmek şanımıza yakışmaz.
Ne diyoruz? Bekle sabırla, su değirmenin teknesine elediği ince beyaz buğdayın toz olmuş halini görüp de pişirmeden yanmak olmaz.
Elbet kimsenin aşı da, sessizce akan su damlacıkları da ziyan olmaz. Onların nasıl nehir olup engellenemez sürüklediğini ve hangi kıtanın parçası olacağını seyret. Adrenalin iyidir, zinde tutar, seni tutmaz.
Naciye Aksoy
24.02.2025
Pazartesi, 18.19