Bu sözü kimin söylediği hala net değil ama Albert Einstein’a ait olduğu ifade ediliyor.

“3.Dünya savaşında hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama 4.dünya savaşında taş ve sopalar olacağını biliyorum.”

Bu söz 1.ve 2. Dünya savaşlarında daha çok kullanılan konvansiyonel silahların yerine Nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların kullanılacağına atıfta bulunuyor.

Silah üreticilerinin daha az maliyetle ile daha çok etki yaratacağı savaş araçlarına yöneleceğini ama sonucun dünya için büyük bir felaket olacağını anlatıyor.

Savaşlar kullanılan silahlara göre, amaçlara taraflara göre ve gerçekleştiği bölgelere farklı adlar alır.

Nükleer savaş, soğuk savaş, iç savaş, dini savaş, dünya savaşları, gerilla savaşı, biyolojik savaş gibi adlandırılır.

Ama son dönemlerde soğuk savaşın taraflarının değişmesi ile yeni bir savaş türü ortaya çıktı. Ticaret Savaşları.

Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılması ile onu oluşturan Varşova Paktı ya da diğer ismi ile Doğu Bloku devletlerinin parçalanması, Doğu Avrupa devletlerinden yeni devletlerin türemesi ile sonuçlandı.

ABD liderliğinde İngiltere, Fransa ve Batı Almanya’dan oluşan Batı Bloğu önce blok olarak tek kaldı. Batı Bloğunu oluşturan devletler Avrupa Topluluğu olma yolunda yeni bir yol haritası belirleyip yeni oluşan Doğu Avrupa devletlerini de içine alınca farklı bir güç oldu. Ancak Avrupa Birliğini oluşturan devletlerin farklı ekonomik güçleri olması nedeniyle dünya üzerinde tek ve etkili güç olamadı. Halen bu güçten de uzak.

1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile yeniden şekillenen Avrupa ve Avrupa Topluluğu, daha çok dünya devletleri üzerinde Askeri müdahalelerle öne çıkan ABD, Ekonomik olarak Asya da hızla büyüyen Çin yenidünya düzenini oluşturdular.

Yeni oluşan yapıda ABD kendisini Dünyanın Jandarması olarak kabul edip, kendi ülke sınırları dışında dünyanın her noktasına silahlı ve/veya silahsız müdahalelerde bulundu. ABD’de başkanlar değişse de bu anlayış hiç değişmedi. Hatta seçilen başkanın zekası ve öngörüsü ile bazen dünyanın tek sahibi gibi davranan ülke haline geldi.

Kasım 2024 de yapılan ABD seçimlerinden sonra II. Trump dönemi başlayınca en çok duyduğumuz söz “Ticaret Savaşları” oldu. Trump ABD’nin Dünya üzerindeki ekonomik ve siyasal gücünü kullanarak bu savaşı başlattı.

Grönland’ı istedi ve alacağını ifade etti. Bu isteğin karşılanmaması halinde Danimarka’ya karşı yüksek vergi yaptırımları uygulayacağını ifade etti.

Stratejik bir suyolu olan 1904-1914 yıllarında ABD tarafından inşa edilmiş, buna karşılık 1999 yılına kadar kontrolü elinde tutup, Panamaya devri gerçekleşen Panama Kanalını bize geri verin diyor ve yine Ticari tehditler savunuyor.

Kanada’yı 51.eyalet olarak ABD’ye bağlayacağını ifade eden Trump’ın silahı yine aynı.

Çin’in ekonomik büyümesini frenlemek amacıyla ek vergi ve denetimler getirmeyi, Meksika’yı da yine aynı yöntemle tehdit ediyor.

Kendine yakın coğrafya ile ilgili hayalleri henüz gerçekleşmeden Rusya Ukrayna savaşını bitirmek için kendini elçi ilan etti. Savaşın bitmesi sonrasında Ukrayna’ya bugüne kadar verdiklerini nasıl tahsil edeceğini şimdiden planladı.

Dünyayı dizayn etme düşüncesi bitti mi hayır. “Gazze’yi bize satın (verin)” dedi. Filistin halkı başka ülkelere gitsin dedi. Gitmeleri gereken ülkeleri de gösterdi. Ürdün ve Mısır’ı adres gösterdi. Hayır diyenleri ikna da etti.

II.Trump döneminin Ticaret Savaşı senaryosu ile ne kadar yol yürünecek zaman gösterir.

Bu savaşta biz ne kadar yer alacağız, ya da bu savaşta ne kadar yara alacağız bilinmiyor. Ekonomik yaptırımlar bize ne kaybettirir ne kazandırır henüz konuşulmuyor. Güçlü ekonomilerin Ticaret Savaşlarının bizim ülkemiz gibi kırılgan ekonomiye sahip ülkelerde yıkıcı etkiye neden olacağı kanaatindeyim.

Biz iç siyasete odaklandık, küresel meseleleri ve beraberindeki ekonomik belirsizlikleri konuşamıyoruz. Bu meseleleri ve ekonomiyi konuşanlar da siyasetçi ağzı ile konuşunca;

Ülkemizde siyasette umut vermiyor, ekonomi de.

Sağlıcakla kalın.

Salim AKBAŞ

Sinop TSO Başkanı